Pazartesi, Nisan 03, 2006

"İNGİLİZ TARİHİ"


Tarihi GerceklerBir dahaki sefer ellerinizi yikarken suyun sicakligi tam istediginiz gibi degilse, eskiden Ingiltere'de bu islerin nasil yapildigini dusunun.1500'lu yillarda, Ingiltere'de isler soyle yapiliyordu:Insanlarin cogu, haziranda evleniyordu Cunku, senelik banyolarini Mayis ayinda yapiyorlar; Haziranda henuz cok kotu kokmuyorlardi. Ama yine de kokmaya basladiklari icin, gelinler vucutlarindan cikan kokuyu bastirmak amaciyla, ellerinde bir buket cicek tasiyordu.Banyolar, ici sicak suyla doldurulmus buyuk bir ficidan meydana geliyordu. Evin erkegi, temiz suyla yikanma imtiyazina sahipti. Ondan sonra, ogullari ve diger erkekler, daha sonra kadinlar, sonra cocuklar ve en son olarak da bebekler, ayni suda yikaniyordu. Bu esnada, su o kadar kirli hale geliyordu ki icinde gercekten bir seyleri kaybetmek mumkundu. Ingilizcedeki "Banyo suyuyla birlikte bebegi de atmayin" (Don't throw the baby out with the bath water) deyimi, buradan gelmektedir.Evlerin catilari, ust uste yigilmis kamistan yapiliyor; kamislarin altinda tahta bulunmuyordu. Burasi, hayvanlarin isinabilecekleri tek yer oldugu icin, butun kediler, kopekler ve diger kucuk hayvanlar (fareler, bocekler) catida yasiyordu. Yagmur yagdigi zaman, cati kayganlasiyor ve bazen hayvanlar kayarak catidan asagi dusuyordu. Ingilizcedeki "Kedi kopek yagiyor"(It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.Yukaridan evin icine dusen seyleri engelleyecek hicbir sey yoktu. Boceklerin ve buna benzer nesnelerin yataklarin icine dusmesi, buyuk bir sIkinti olusturuyordu. Etrafinda yuksek direkler ve ustunde ortu bulunan Ingiliz usulu yataklar, buradan gelmektedir.Zemin toprakti. Sadece zenginlerin zemini, topraktan baska bir seyden yapilmisti. "Toprak kadar fakir"(dirt poor) tabiri, buradan cikmistir.Zenginlerin ahsaptan yapilmis zeminleri vardi. Bunlar, kisin islandigi zaman kayganlasiyordu. Bunu onlemek icin, yere saman (thresh) seriyorlardi. Kis boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapi acilinca, saman disariya tasiyordu. Buna mani olmak uzere, kapinin altina bir tahta parcasi konuyordu ki bunun adi "threshold" (saman tutan; Turkcesi "esIk") idi.Yemek pisirme islemi, her zaman atesin uzerine asili durumdaki buyuk bir kazanin icinde yapiliyordu. Her gun ates yakiliyor ve kazana bir seyler ilave ediliyordu. Cogu zaman sebze yeniyor; et pek bulunmuyordu. Aksam yahni yenirse, artiklar kazanda birakiliyor; geceboyunca soguyan yemek, ertesi gun tekrar isitilarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen, bu yahni cok uzun sure kazanda kaliyordu. "Bezelye lapasi sicak, bezelye lapasi soguk, kazandaki bezelye lapasi dokuz gunluk" (Peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin mensei budur.Bazen, domuz eti buluyorlar; o zaman cok seviniyorlardi. Eve ziyaretci gelirse, domuz etlerini asarak onlara gosteris yapiyorlardi. Birinin eve domuz eti getirmesi, zenginlik isaretiydi. Bu etten kucuk bir parca keserek misafirleriyle oturup paylasiyorlardi. Buna "yag cignemek" (chew the fat) adi veriliyordu.Parasi olanlar, kalay-kursun alasimindan yapilmis tabaklar alabiliyordu. Asidi yuksek olan yiyecekler, kursunu cozerek yemege karismasina sebep oluyor; boylece gida zehirlenmelerine ve olume yol aciyordu. Domatesler, buna sIk sIk sebep oldugu icin, bundan sonraki yaklasIk 400 yil boyunca, domateslerin zehirli oldugu dusunulmustu. Cogu insanin, kalay-kursun alasimindan yapilmis tabaklari yoktu.Onun yerine, tahta tabaklar kullaniyorlardi. Cogu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapiliyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanilabiliyordu. Bunlar, hicbir zaman yikanmadigi icin, icinde kurtlar ve kufler olusuyordu. Kurtlu ve kuflu tabaklardan yemek yiyen insanlarin agizlarinda, "tabak agzi" (trench mouth) denen hastalik ortaya cikiyordu.Ekmek, itibara gore bolusuluyordu. Isciler, yanik olan alt kabugu; aile, orta kismi, misafirler de ust kabugu alirlardi.Bira ve viski icmek icin, kursun kadehler kullaniliyordu. Bu bilesim, insanlari bazen birkac gun suursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan gecen insanlar, bunlarin oldugunu sanip defnetmek icin hazirlik yapiyorlardi. Bunlar, birkac gun sureyle mutfak masasinin ustune yatiriliyor; aile, etrafina toplanip yiyip icerek uyanip uyanmayacagina bakiyordu. Buna, "uyanma" nobeti deniyordu.Ingiltere, eski ve kucuk bir yerdi; insanlar, olulerini gomecek yer bulamamaya baslamisti. Bunun icin, mezarlari kazip tabutlari cikariyor; kemikleri bir "kemik evi"ne goturuyor ve mezari yeniden kullaniyorlardi. Tabutlar acildiginda, her 25 tabutun birinde, ic tarafta kazinti izleri oldugu goruldu. Boylece, insanlarin diri diri gomuldukleri ortaya cikti. Buna cozum olarak, cesetlerin bileklerine bir ip baglayip bu ipi tabuttan disariya tasiyarak bir cana dolamaya basladilar. Bir kisi, butun gece boyu mezarlikta oturup zili dinlerdi. Buna, mezarlik nobeti (graveyard shift) denirdi. Bazilari, zil sayesinde kurtulmus (saved by the bell); bazilari da "olu zilci" (dead ringer) olurdu.Gercekler bunlar. Kim demis tarih sIkicidir diye.

Hiç yorum yok: